İstanbul'da yaşayan kime sorsanız İstanbul'un en sevmediğiniz yanı nedir diye, duyacağınız ilk cevap genelde TRAFİK olur. Şehrin kalabalık nüfusu ve bunun doğrultusunda araç çokluğu sebebiyle oluşan trafiğe bir de uyanık ve dikkatsiz şoförler eklenince işin içinden çıkmak zorlaşıyor.
İstanbul'da yaşayanların trafikle esas mücadelesi ise genelde bayramlardır. Saat kaçta çıktığınızın pek önemi yoktur, örneğin Eskihisar'a gidecekseniz ciddi bir sabır mücadelesine hazır olmanız gerekmektedir. Bir de Avrupa yakasından geliyorsanız sabır taşı olsanız çatlayabilirsiniz.
Çok fazla trafiğe yakalanmamak için sabahın erken saatlerinde uyanıp ailece yola koyuldunuz. Sakin sakin gidiyorsunuz, her şey yolunda. Yola erken çıkarak ne kadar akıllıca davrandığınızı düşünüyorsunuz. Böyle düşünmeniz gayet normal, çünkü birazdan karşılacağınız manzarayı bilmiyorsunuz. Yavaş yavaş trafik oluşmaya başlıyor, az ileride açılır umutlarıyla devam ediyorsunuz. Ama açılmak yerine gittikçe artıyor ve dur kalklar başlıyor. Siz ''ya bu saatte de olmazki'' diye söylenirken, emniyet şeridinden bir aracın gittiğini görür ve kızarsanız. Ardından bir araç, bir araç daha derken onlarca aracın emniyet şeridinden süzülüp gittiğini görebilirsiniz.
Tek problem emniyet şeridinden geçip giden bu araçların haksızca önünüze geçmeleri değildir. İleride (gördükleri trafik polisi sebebiyle) sola yanaşmağa başlamalarıdır. Onlar sola yanaşmaya başladıkça sağ taraftaki trafikte iyice artar ve sağdakiler orta şeride, orta şerittekiler sola geçmeye başlar. Böylece süre uzarda uzar ve olmanız gereken yerden çok daha geride kalırsınız. Bu arada evlerinin yakınlıkları sebebiyle sizin kadar erken kalkmak zorunda olmayanlarda trafiğe katılınca süre iyice uzar... 1- 1,5 saatte varırım dediğiniz yer 5-6 saati bulur hatta daha da uzayabilir...
İşin ilginç tarafı, emniyet şeridinden giderek birilerinin hakkını yediklerini hiç düşünmeyen sürücü dostlarımız bir de polise yakalanıp ceza ödemek istemezlerse güzel yalan bulmak zorundadırlar. ''Valla şey yapınca şooldu o yüzden yani'' ya da ''önümdekini takip ediyordum o emniyet şeridine girince ben de girmek zorunda kaldım'' vs...
Ancak bütün bunları yaparken araçtaki çocuklarını unutuyorlar. Emniyet şeridinden giderek kurallara uyan sürücülerin önüne geçmeyi bir akıllılık gibi göstermek, üstüne üstlük bir de bu akıllığın! bedelini ödememek için yalan söylemek...
Bir diğer sabırsız sürücü şeklide ambülansın arkasına takılıp son sürat yollarına devam edenler elbette... İşin ilginci ambülansın aniden durmasıyla meydana getirecekleri kazayı düşünemiyor olmaları. Ambülansa ya da içerideki hastaya bir zararları olmadığını düşünsek bile ya kendileri yaralanırsa...
Eğer bir Amerikan filmi ya da dizisi izliyorsanız kişilerin araçlarına biner binmez emniyet kemeri taktıklarını görmüşsünüzdür. Bizim dizilerimizde bile oyuncular takmazken gerçek hayatta takmayanlara şaşırmamak lazım demek isterdik. Ama bunu demek zor. Üstelik sadece kendi emniyet kemerinizin değil, araçtaki diğer kişilerinde tatktıklarından emin olmanız gerekmekte. Emniyet kemeri takmayarak kendi hayatını umursamayan birisi başkalarının hayatını nasıl umursar diye düşünmemek elde değil...
Bütün bunların yanında kırmızı ışıkta önünde bekleyen araçlara korna çalan sabırsız sürücüler, makas yapanlar, itfaiye / ambülansa yol vermeyenler, geçiş üstünlüğü kuralını bilmeyenlere hiç değinmiyoruz bile...
Bu konu hakkında daha yazılacak çok şey var. Her şeyden önemlisi umuyoruz ki arabadaki çocuklarınız yanlış yaptığınızda durumun farkındadırlar ve yanlışınızı onaylamıyorlardır.
Unutmayın aracınızın arka koltuğunda oturan çocuklarınız yarının yöneticileri ve patronları... Bütün bu davranışları sergilerken sizce de bir kez daha düşünmeye gerek yok mu?